Almanya‘nın bir çok kentinde olduğu gibi yaşadığımız kent olan Münster /NRW‘ de “Uyum Meclisi“ seçimleri olacak.  Elbettekı 72 milyon Nufüslu Almanya nufüsünün beşte biri kadar olan göçmenlerin hepsi bu „Uyum Meclisi“ için oy kollanamıyacak. Çünkü Alman vatandaşlığına geçenlerin seçme hakkı yok. “Yabancılar Meclisi“ olarak bildiğimiz  yeni adıyla  Uyum Meclisi‘ nde  bu yeni şekillenme ile yerel kent hükümeti‘nde yer alan her partiden de bir kişi yer alacak. Bu yeni şekillemennin olumlu yanı Kent Belediye Meclisi’nden yer alan parti temsilcileri „Uyum Meclisi“ toplantılarda alınan kararları Belediye Meclislerine taşıyacak. Belediye  Meclisi göçmenlerin  istek ve sorunlarını gerçek kaynağından derli toplu öğrenmiş olacak. Bu alanda  onların istek ve sorunların çözümleri için çaba gösterecek.

Olumsuz yanı bugüne kadar göçmenlerin kendileri açıktan herhangi bir partinin etkisinde kalmadan kendi aralarında ortak sorunlarını saptıyor ve onu kent Belediye Meclisi’ne taşımaya çalışıyorlardı. Şimdi yeni oluşumla  göçmenlerin ortak sorunlarından ziyade kent  Belediyesinde çoğunluğu sağlayan Partinin çıkarları göz önüne alınarak göçmenlere . Bu da göçmenler arasında  parçalanmaya  neden olacağı düşünülüyor.

Bundan dolayı bazı kişiler kendi düşüncelerine yakın buldukları partilerın desteğini almaya ve  onların adına listeler oluşturuyorlar. Bunlar kendilerine göçmenler üzerinde bir kariyer ve şan yaratmaya çalışıyor.

Ben 1972 yılından beri Almanya’da yabancılarla ilgi tüm kararları ve özellikle yabancılar meclisi  çalışmalarını takip etmeye çalıştım. Elbette özellikle yaşadığım bu kentte 27 yıldır çalıştığım kurum olan Radyo Kaktus’ de ki işim gereği bu kentte 25 yılını dolduran yabancılar Meclisinin tüm çalışmalarını eksiksiz izlemeye çalıştım. Bir çok kent sorumlusu ve ‘Yabancılar Meclisi’ içinde yer alanlar ile söyleşi yaparak radyo, bülten ve gazetelerde yayınladım. Özellikle Türkiye kökenli göçmenler in büyük çoğunluğu bu kuruma bilinçli olarak aday olmadılar ve seçilmediler. Göçmenlerde burada ki sorunlarına çözüm arayacak, proje yaratacak, sorunlarını temsil edecek ve dile getirecek insanlar seçmeye ve onları

öne çıkarmaya çaba göstermediler. Hemşericilik ve taraftarcılık yani her hangi bir Cami’nin veya derneğin taraftarı olması,  aynı memleketl, olmaları yeterli görüldü. Bu nedenle aday olanın birkimine, yeneneğine de bakılmadı. Sadece  bir temsilci göstermek için sıradan insanlara ‘Gel, Camimiz, veya derneğimiz adına aday ol, seni destekleyelim!” denildi.

Elbette böyle seçilen insanların çoğunluğunun buradaki insanları hiç bir alanda temsil edememeleri de doğaldır.  Bunların büyük çoğunluğu ne AB, ne yaşadıkları Almanya ne de içinde ikahmetgahları olan yerel Kent yönetiminin  politikasını ve sorunlarını da  kavramamış insanlardı.  Bunlar bu ülkenin  politikasını , olanaklarını ve olanaksızlıklarını bilen insanlar olmadıkları  için Türkiye’nin siyasi çıkarlarını temsil edecek veya hiç değilse yaşadıkları bu kent ile  içinden geldikleri Türkiye’de ki kent içinde bir şey yapma çabasında da olamadılar. Olamazlardı da.  Aday olaların % 80  Yabancılar Meclis’ini sadece adını bir ettiket, olarak gördüler. Bunu kullanarak kendilerince  çevre edinmeye çalıştılar.

Almanyada ki arşivlere göz attığımızda son 25 yıl içinde Almanya’nın genelinde Yabancılar Meclislerinin ve  orada yer alanların büyük çoğunluğunda Türkiyeli Göçmenlere hatta tüm göçmenlere yönelik  bir projeleri olmadığı gibi  Türkiyeli kurumların verdiğ projeleri destekleme ve protokullere geçirme çabalarına bile rastlanmadığını görüyoruz.

Elbette 38 yılldır Münster’de yaşayan bir edebiyatçı olarak ve radyo yayıncısı olarak sürekli Kent’in çeşitli kurum yönetici ve politikacıları ile yüzlerce söyleşi yaptım. Her yıl en az onlarca edebiyat ve resam, müzisyenlerimizi tanıtmaya çalıştım. Burada yaşayan yazın ve sanat adamlarımızın okul dersliklerine girmesine çalıştım. Bu güne kadar Yabancılar Meclisi’nde yer alan bir tek kişiden bu alanda ne bir destek, ne bir proje ye rastladım. Kaldıki bunlar ne yerel  Alman yayınlarında ne de bizim Türkçe ve Almanca yayın yaptığımız Radyo da bile yararlanmadılar, kendileri için bile kullanmayı düşünemediler. Eğer  bir çok kentte Türkçe  Radyo, TV. kanal yayınları kalktıysa, yayın saatleri azaltıldıysa, okullarda ana dil ders saatleri azaltılmışsa, Anadil dersi öğretmenlerin işlerine son verilmişse bu ‘Yabancılar Meclis’lerinde yer alanların yeterince çalışmamış olduklarını daha doğrusu engelleyici projeler üretme  birikimine sahip olmadıklarını n da etkisi olduğunu göz ardı edemeyiz.

Elbette başta Türkiyeliler olmak üzere tüm göçmenlerin bu ülkede yaşadıkları kentlerde kültürlerini, dillerini yaşatması, geliştirmesi, egitim, meslek, iş ve konut alanlarındaki sorunları dile getirmeye çalışan bir yayın ve basın mensubu olarak  gönlüm istediki  Yabancılar Meclisi’ne seçilenler  bu alanda yetkin kişiler olarak Kent  Meclisinde ağırlıklarını his ettiren, kentin ve dünyanın sorunlarını bilen insanlar olarak yeni projelerle çeşitli meclislerde bizi temsil edebilsin.

Elbette  Türkiyelilerden hiç yok demiyorum ama bu sayı ellin beş parmağı kadar az olduğunu çoğalması gerektiğini vurgulamak istiyorum.  Kent yönetimi kent in ve yabancıların asıl sorunları tartışırken Türkiye kökenli seçilmişlerin kent yöneticilerinden birini aynı masada mikrofunun karşısında  bilinçli, verilere, istatistiklere  dayanarak tartışırken dinlemek  beni şahsen çok sevirir ve mutlu eder. Ne yazık bu güne kadar politik, egitim ve Kültür alanında ‘Yabancılar Meclisi’ne  yeterince yetkin insanlar  seçilmedi.
Bazan öğrenci gençlerimizden  gelecekte politikaya heveslenenler veya orayı  ekonomik bir çıkar platformu olarak görenler oldu. Ancak onların derslerinin, ağırlığı ve yoğunluğu nedeniyle veya beklediklerini bulamayınca onlarda bir kaç toplantının ardından yabancılar meclisi toplantılarına katılamıyorlar. Bırakıyorlar. Oysa ki Yabancılar Meclisi bugünden sonra Integrationsrat / Uyum Meclisi” veya “Uyum Muşavirliği“  doğru değerlendirilirse Politik, eğitim, ve Kültürel alanda  çok yararlı bir alandır. Her yıl  hem  aynı kentte yaşayan Göçmenler için hemde  çeşitli ülkelerden gelen göçmenler üzerinde  onlarca ülkelerle her yıl onlarca AB ve kentler ile  Almanya ve Türkiye arasında projeler yaratmanın kanalları açılınabilinir. Bunu bu ülkede bugüne kadar en akıllı kullananlar Yunanlılar ve Portekizliler oldu. Bizim bu alanda onlardan öğrenecek çok şey var.

Elbette bilinçle, kültürle donanmış bir temsilci kopup geldiğimiz Türkiye’nin güzelliklerinin, kültürün tanınmasına çaba gösterir. AB’nin Bir Cok ülke kentleri ile ve Almanya’nın Türkiye’de bir çok kentte ortak projeler yürütmesi için çaba göstereir. Bu alanda gelen farklı projelerin olanak bulması için olanaklar yaratmayı amaçlar.

Bu  ülkede her kentin (Alman) siyasi partileri veya dini kuruluşlar bu seçimlerden uzak dururlar. Aklı başında insanlarımız geçmişten ders alırlar, gerçekten kültür- politik alanında yetkin, bu ülkenin, bu kentin ve biz göçmenlerin sorunlarını bilenç  Çifte vatandaşlık, eğitim, meslek, sağlık , konut, iş alanlarında eşitlik hakkını bilinçli bir dıplomasızla  savuna bilecek insanın  seçilmesine önem verirler. Yetkin, bilinçli insan hem kendisine, hem biz göçmenlerin yerel halk ile ortak sorunlarımızın çözümünde, uyumunda yararlı olur.

Bu anlayış ve bilinçle  insanların seçilmediği zaman göçmelerin seçtikleri temsilcilerin biz göçmenlere yarar değil zararlı olacaklarını  bilmemiz gerekir.