Ver di Sendikası için de örgütlü olan Almanya Yazarlar Birliği’ Kuzey Ren Wesfalya (NRW) örgütünün yıllık genel Kongresi vardı.

Her yıl bir kentte yapan ve o kentteki tüm okul ve Kütüphanelerinde okumalar düzenleyen   Yazarlar Birliği NRW Örgütünün bu yılkı toplantısı TELGTE de kentindeydi. Bu Kentte 60 yazara okuma olanağı tanındı. Telgte Almanya’nın 30 yıl süren Protestan ve Katolikler arasında ki savaşta bu savaşa karşı tavır alan başta şair ve yazarlar olmak üzere tüm sanatçıları koruma olanağı yaratmış, bağrında toplamış olan bir Kenttir. Alman devlet yazarı Günter Grass 1959 yılında yayınlanan ilk romanı “Blechtrommel / Teneke Trampet” ten sonra özellikle “Das Treffen in Telgte 1979 /Telgte’de” adlı araştırma romanını bu konuyu inceleyerek yazmıştı. Ödül alan ve Günter Grass’ın dünya klasikleri içine girmesine kapı açan bir eser olmuştu. Kant yönetimi Grass’ın bu çalışmasını her alanda desteklemişti. Şimdi de her yıl Günter Grass’ın bu incelemesini konu alarak Günter Gras adıyla kenti tanıtma ve o incelemede yer alan savaş karşıtı sanat adamların kaldığı binaları  alanları  hakkında bilgi veren turlar düzenlemekteler.

Münster ile Warandorf arasında kalan  eski kentin bir tek bina ve cadde taşına el dokundurmadan koruma altına alan şirin kentte ki Okumalara 18 yıldır düzenli olarak Almanya  yazarlar Birliği NRW /de okuma olanağı veriliyor. Şair Yazar Mola Demirel Lisede  ve Öğretmen Şair Bahattin Gemici’de  İlk okulda  okuma yapma olanağı verildi.

Ben Molla Demirel  olarak daha çok şair olarak tanınırım ancak Okullardaki okumalarda kitaplarımdaki çocuk masalları ve çocuklara yönelik ait sevgi ve doğa şiirlerimi öne çıkarırım. ‘Ağaç yaşken eğilir’ ata sözünün içeriğinde olduğu gibi gerek Türkiye kökenli ailelerden gelen çocuk ve gençlere gerekse başta Alman çocuk ve gençler olmak üzere bu ülkede yaşayan çocuk ve gençlere özellikle Anadolu’nun doğal güzelliklerini duvara yansıttığı resimlerle tanıtmayı ve sevdirmeyi hedeflerim. Telgte Lisesindeki  sunuda daha doğrusu Türkiye’nin kültürel ve doğal güzelliklerini de tanıtan ve sevdirmeye hizmet eden bir sunu yaptım. Doğal güzellikler, müzik, şiir ve masallar birleşince  çocuklar, gençler ve öğretmenler büyük bir haz alıyor. Bundan dolayıdır ki Şair yazar Molla Demirel (ben) hemen hemen her Hafta bir okul, bir kreş veya bir Kültürel kurum tarafında davet ediliyorum.

Bu Yazarlar Birliği NWR in yıllık kongresinde Türkiyeli şair Bahattin Gemici’ye de  geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da okulda okuma olanağı verdi. Şair Bahattin Gemici öğretmen okulunda öğrendiği Mandolini eşliğinde şiirler sunuyor ve Folklorik türkü dinletileri ile birleştirmiyor. Kısacası okuma dinletilerinde oldukça başarılı. Katılımcılar dinletilerinde oldukça haz alıyorlar.

Ancak ikinci gün kongre toplantısında hiç beklenmediğimiz bir konu gündeme geldi. Köln’de yaşayan, Bir Alman yaşlı bayan yazar örgütlediği 6 yazarla üç ayrı dilekçeyle bir sunu da bulundular. „1915 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilere soy kırımı uyguladılar. Türklerin bu soy kırımının Alman yazarlar birliği tarafında tanınmalıdır. Ve Alman devletinden de bu soy kırımının tanınmasını talep etmelidir. Soy kırımını ret edenler cezalandırılmalıdır. Bu kararlaştırılmalıdır. Ve Yazarlar birliğinin tüm çalışmalarında bu konuya ağırlık vermelidir. ”

Ben ayağa kalktım. Konuyu tartışmaya açmanın önünü kesmek için şu cümlelerle söze başladım. Siz beni Şair yazar Molla Demirel olarak tanımıyorsunuz. Ben baskı sömürü ve savaşlara karşı çıkan bir hümanist olduğumu bu salondakilerin büyük çoğunluğu bilir, bilirsiniz.

Biz yazarların işi devlet politikacılarının entrikalarına ara olmak değildir. İşleri özgürce kendi alanlarında araştırarak, inceleyerek yeni düşünceler üretmektir ve yeni imgelerle, estetikle edebi eserler yaratmaktır.

Ayrıca ‘bu konu yüz yıl sonra gündeme getirildi’ sorusunu kendimize sormamız gerekmez mi? Hepimiz biliyoruz ki Ortadoğu’nun Petrol ve diğer yer altı kaynaklarını yeniden bölüşmek isteyen Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi silah üreten güçler bu alanda halkların barış içinde yaşamasını istemiyorlar. Savaşlar yaratarak gelecek yüz yıllarda da Ortadoğu’nun yeraltı kaynaklarını ellerinde tutmak istiyorlar. Bu  Dünyayı yeniden  düzenlemek isteyen  güçlerin yerli iş birlikçileri de bölgede ırk ve inanç temellinde faaliyet yürüterek çatışmaları, savaşları yaratıyorlar. Elbette 1870 – 1923 yılları arasında dünyada özellikle Ortadoğu’da büyük trajediler yaşandı. Başta Türk, Ermeni,Kürt, Arap halkları olmak üzere tüm Ortadoğu halkları ve insanları büyük acılar yaşadılar. Halklar karşılıklı olarak biri öbürüne acılar çektirdi. Bizim görevimiz bu acıların bir daha yaşanmaması için halkları birinin öbürünü sevecek kaynaşmasına hizmet edecek sevgi ve barışı yaygınlaştıran eserler vermektir.

Kin ve nefreti canlandırmak ve yaygınlaştırmak yazın ve sanat adamına yakışmaz.

Almanya’da üç milyona yakın Türkiyeli insan yaşıyor bunların % 70 genç insanlardır. Böyle bir karar bu insanlar üzerinde oldukça olumsuz bir etki yaratır. Bunları aşırı Türk ırkçılarının  kucağına iter. Öbür yanda da Alman ve Ermeni ırkçı grupların güçlenmesini sağlar.

Bunu gerçek bir kültür, sanat ve edebiyat adamı desteklemez ve desteklememsi gerekir. Bu ülkede kaos yaratacak, Almanya ile Türkiye’nin bir tarihi bağı ve dostluk geleneği vardır. Böyle bir karar iki ülkenin dostluğunu zedeler. Böyle iki dost ülkeyi karşı karşıya getirecek bir durumun hiç kimseye yararı olmaz. Böyle bir olumsuzluğa destek olmakta  yazarlar birliğine yakışmaz. Ayrıca günümüzde dünyamızın bir çok bölgesinde savaşlar, afetler yürüyor değerli bu yazar dostlarım bu günün sorunlarına kulaklarını tıkıyorlar ancak yüz yıl önce yaşanmış olayları  buraya taşımalarına da doğrusu şaşmamak elden değildir. Bundan dolayı bu sunuların. Bu baş vuruların ret edilmesini rica ediyorum.“

Benim bu konuşmamın ardından salondakilerin büyük bir kısmı ‘Sayın  Molla Demirel haklı, çoğumuz bu konu hakkında sağlıklı bir bilgiye sahip değiliz. Duygusal davranmanın bu kuruma yararı olmaz” dediler.

Ermenilere Soykırımı uygulanmıştır bu yazarlar Birliği NWR tarafından kabul edilmelidir” önerisiyle gelen yaşlı bayan yazar ayağa fırlayarak, O dönemde  doğu illerinde görev yapan Cemal Paşanın Torunu olan Hasan Cemal’in  ‚Ermeni Katliamı diye  bir eser yazarak “Soy kırımlarına başınsa yazarların karşı çıkması gerekir” savını kuvvetlendirmeye çalıştı.

Onun konuşmasını şair  Bahattin  Gemici kesti. „Hanım efendi kusura bakmasın  Hasan Cemalin kitabının sadece adını biliyor, İçeriğini bilmiyor. Hasan Cemal o dönemde Fransa ve İngiltere’nin bu bölgeye hakim olmaları için nasıl her iki halkı da bir birine karşı kullandığını ve acılar çektirdiğini anlatıyor. Ayrıca Fransa ve İngiltere giysileri giyerek Osmanlı Askerlerine karşı savaşan Ermenileri Batıya geçici olarak göç etmesine karar veren Alman Generalleri olduğunu anlatıyor. Ayrıca o kitapta  Ermeni Başbakanı’nın  ”iki halkı karşılıklı bir birlerine acı çektirdiklerini ve iki taraflı olarak bir soy kırımı yapılmadığını” da anlatıyor. Bu göç.sırasında Ermenileri büyük acılar yaşadığını da vurguluyor. Hanım efendi Ermeni tanıdıkları olduğunu onları dinlediğini söylüyor. Büyük ihtimalle dinledikleri ırkçı Ermenilerdir. Türk Irkçılarını da dinlese tersini işitirdi.

Tarihe mal olmuş sorunlar birkaç kişiyi dinlemekle  değerlendirilmez. Sorumluluk taşıyan bir araştırma ve inceleme gerekir.İki tarafında elindeki arşivleri doğru değerlendirmek gerekir. Ama ben o topraklarda doğmuş büyümüz bir yazar arkadaşınız olarak diyorum ki o tarihte  bu bölgede yaşayan bütün halklar büyük acılar, trajediler yaşadılar. Sıradan birkaç Ermeni’yi dinleme yerine Hayatını halkların kardeşliğine adamış arkadaşım Şair Molla Demirel’i ve beni dinlemeniz daha doğru olmaz mı?’

Bu cümlelerden sonra Bahattin gemici yerine oturdu.NRW Yazarlar Birliği’nin başkanı Eva Maaser  “bu konunun yazarlar birliği içinde de gereksiz tartışmalar yaratacağını şimdiden görüyoruz. Bizim görevimiz gerçekten günümüzdeki olumsuz olayları bir yana bırakarak çoğunluğun içeriğini bile bilmediği yüz yıl önce yaşanan olayları masaya getirerek bir oldum bittiyle karar aldırmak iyi bir davranış değildir. Böyle bir karar sonra bizi geri dönülmesi zor bir yolla iter. Gerçekte  Arkadaşımız Molla Demirel’in dediği gibi Almanya İle Türkiye arasında tarihi bir dostluk geleneği var. Bu tür karalar Almanya ile Türkiye halkları arasında ki dostluk ilişkilerini de zedeler. Gençler arasında da olayların çıkmasının zeminini hazırlar.Bu nedenle bu Sunu ve Öneriyi ret edelim. Bu öneri sahibi Arkadaşımız istiyorsa gelecek yıl daha açıklayıcı önceden hepimizi bilgilendiren bir çalışma ile önerisini tazeleye bilir“ dedi. Kongredekiler oy birliğiyle Başkan Eva Maaser’in bu önerisini kabul etti.

Ben ve Bahattin Gemici’de rahat bir nefes aldık. Almanya’da önümüzdeki yıllarda bizi bu alanda büyük bir fırtına bekliyor. Bu konuda Almanya’da ki tüm kurumlarda olmak ve orada bu konuda sağlıklı bilgi sahibi olmak zorundayız. Amacımız acıları gizlemek değil Almanya’da gelişen yabancı düşmanlığı Türk düşmanlığı üzerinde aşırı ırkçılar sürdürmekteler. Bu topraklarda yeni acıların yaşamasının ortamını yaratır. Ayrıca bu konu yukarda açıkladığımız gibi Türkiye, Ermenistan ve Almanya halkları arasındaki güzel ilişkileri, halkların dostluk ilişkilerini de zedeler. Gençler arasında ırkçılığı yaygınlaştırır… Barış, dostluk ve mutluluğun  bin bir renkli bahçesidir. Barışı savunmak bir insanlık görevidir…

 

28.Nisan 2013