Sanat sadece geçmişi irdeleme veya gördüğünü resimleme işi değildir. Bu işin hakkı verilirse ölen insana yeniden can verme kadar büyük bir iştir. İşte Prof. Hasan Pekmezci bu işi en iyi başaranlardan biridir.
Prof 01Çalışmalarında insanin yaratılışından yolla çıkarak, belleğimizde yer etmiş imgelere sıra dışı ve çağdaş bir yorumla bakıyor.

Sanatçı ezber bozan özgün çalışmalarıyla doğum ile ölüm, yer ve gök arasındaki ilişkileri toplumsal gelişmeler içinde işliyor. Resimlerinde ki merdivenle güneşe varış ve tekrar oradan bulutlar ve gök mavisinden akıtarak insan kalabalığı üzerine yolladığı ışınlar bizi çok farklı düşüncelere taşımaktadır. Özellikle doğuş ve tükeniş sonucunda doğadan yeninden var oluş düşüncesine, o hep bilim adamlarınca tartışılan felsefenin yeniden doğuş düşüncesinin içine çekmektedir. Buradaki yeniden doğuş ruhani bir anlayışla değil, doğanın kendi içindeki döngüsünün bilimsel alanların derin denizine götürmektedir.

Prof 02Yerden toplumdan merdivenle tek tek güneşe varış ve yeniden ışın, bulut ve bulutları dökülüşü olarak yere dönüşü ışınlarla insan yaşamını toplumsal etnoloji ve sosyolojik gelişmeleri içindeki çelişkileri de test edercesine bizleri başka bir açıdan da düşünmemizi ve yorumlamamıza zorlamakla kalmıyor. Eserlerinde insanlık ve doğa gelişiminin arasındaki bağ ve çelişkileri üzerinde düşünmemize götürüyor. Hemen bu duvarda bulunan “Coşku, Bir Ağaç, Kafeste ki Özgürlük ve Güneşe Varış” adlı tabloları birlikte incelediğimizde sadece doğa ile toplum arasındaki ilişkileri vermekle kalmıyor bunların kendi içlerindeki birlik ve çelişkiyi, kaosu kısacası var olan büyük akışın oldukça başarıyla işlendiğini görürüz. Bunları incelerken sanat estetiğinin verdiği o derin büyü insanın kendi içindeki durgunlukları, çelişkileri ve hareketliliklerinde süzgeçte geçirmesine neden oluyor. Onun ardında bo estetik büyüsü insanı inanılmaz bir ruhsal rahatlığın içine taşıyor.
Prof 03Bu anlamda her eserinde güçlü, derin bir sanat felsefesi var. Bu boyalarla oynayarak ortaya çıkan bir çalışma değildir. Resimler dikkatle incelendiğinde bu toplumun ve onun ferdi olan bireyin trajedi ve yükselişin serüvenin akılcı bir sanat yöntemi ile estetikle işlendiğini rahatlıkla saptayabiliyoruz. Belki de onu çağdaşlarından farklı kıla, çalışmalarındaki derinliği, canlılığı sağlayan Prof. Hasan pekmezci sürekli çocukların resim sanatına duyduğu ilgiyi araştıran bir eğitimci olmasından kaynaklanıyordur. Onun çalışmalarında sürekli bir canlılık ve çocuk ruhunun olduğunu da kolaylıkla görmek mümkündür.

Prof 04Onun çalışmalarını çok güçlü kılanda bu çocuksal ruhun dinamiklerini çok ustaca kullanmasındandır. Çocuk saflığı ama yürekten, gülüşü, göz yasları, kısacası sevinç ve acılar karsısındaki duyarlılığı tartışma götürmez bir gerçektir. Öbür yanda erginlik çağına gelen insanların büyük ölçüde bunu yitirdiğini hepimiz biliyoruz.
Ayni şekilde eserlerini dikkatle incelersek Fosillerden çağımıza kadar gelen sanatın yükselişinin de bir kronolojisini kendisine has bir stille ve bir estetik ile işlediğini görürüz. Bu sergide örnek olarak verecek olursak hemen önünde durduğum “Güneşe Varis adlı tabloda yükselen merdivenin basamaklarında tek tek yükselmenin yürek ve beyinde yarattığı büyük sarsıntıları, dalgalanmaları da vermeyi ihmal etmiyor.
Sanat sadece geçmişi irdeleme veya gördüğünü resimleme işi değildir. Bu işin hakkı verilirse ölen insana yeniden can verme kadar büyük bir iştir. İşte Prof. Hasan Pekmezci bu işi en iyi başaranlardan biridir.

Prof 05Prof. Hasan Pekmezci’nin çalışmaların kısaca özetlersek onun çalışmalarının tümünde çocuklardan var olan, enerji dolu, olaylar karşısında duyarlılığını, ortaya koyan bir çocuk bakışın taşıdığını görürüz. İste onun bu yani ile taklit eden değil sürekli kendi bireysel imgelerini yaratan ve işleyen, taklitlerle hiç bağı olmayan bir sanatçı olduğunu çalışmalarında ki farklı imgelemelerden anlıyoruz. Farklı imgelerle söylenmeyeni söylemek, yapılmayanı yapmak ancak çocuk ruhunu sürekli taşıyan sanat adamları başarır. İste sanatçı bunu çağımızda en iyi başaran, çocuklardan ve çocukluktan kopmayan kocaman bir sanat devi olarak eserleriyle karşımıza çıkıyor.

Münster, 08. Ekim.2010