Çadır Yaşamı

Çok severim yılın dört mevsiminde
Gök mavisini
Hele yaz mevsiminde
Tutkunum çadır yaşamına

Eşsizdir gecenin ortasında
Birer kristal lamba gibi parlayan
Yıldızların kayması
Ve sabah horuz sesleriyle
Söken şafağın çadırlar
Ve dağ eteklerine saldığı bin bir renk
Hiçbir ressam yapamaz o doğal tabloyu

Sevdalısıyım yılın dört mevsiminde
Gök mavisinde kayan yıldızlara
Her saniye değişen dağ eteklerinde güneşin
Yedi renginin yarattığı tablolara

Çadır yaşamını çok severim
Vermez çocuklara hiçbir masal
Ve hiçbir ressam o renge renk tabloyu

Gecenin ortasında yatakta
Beklerken gözlerin uykuyu
Alır seni çocukluğundan
Çeker bin bir renkli masallar deryasına
Masmavi gökyüzünde kayan yıldızlar
Ve sökerken şafak
Güneş kızıllığını
Kürtçe / Türkçe sevda türküleriyle
karşılayan çobanların
Billurundan yükselen ses
Taçlandırırdı o anki mutluluğumuzu
Billur / Kuzu
ve horuz seslerine deng veren keklik sesleri
Sabah esen yelle
Ve ufuktan kızılaşarak yükselen güneş ışınları
Alırlardı biz çocukları omzuna
Taşırlardı bin bir masalların ülkesine
Gücü yetmez hiçbir ressamın o tabloyu yapmaya
Ve hiçbir müzisyen veremez o doğal koruların sesini

Çok severim çadır yaşamını
Çocukluğumu, okul tatillerinde
Hep çadırlarda yaşadım Arimazın’da
Çağın en lüks döşenmiş odalarından yattım
Otellerinden yedim içtim
Hiç biri vermedi bana o çadırlarda ki yiyecek
ve içeceklerin tadını

Hiçbir kentin en Lüks sarayında otelinde
Bulamadım sabah şafak sökerken
Keklik, kuzu, horuz
Ve çoban kavallarında Kürtçe
Ve Türkçe yükselen sevda türküsünü

Türkiye’yi adım adım dolaştım
Avrupa /Balkan/, Ortadoğu,
Afrika’nın birçok ülkesini dolaştım
Sahillerini, kalelerini
Ve saraylarını fotoğrafladım
En Lüks otellerinden yattım
Çadır da kurdum nehir, göl
ve deniz sahillerine
Dağ eteklerinde akan sularından içtim
Alp dağlarının ceylanlarına şiir de yazdım

El sürdüm buğday
Çavdar
Ve mısır tarlalarına
Kokladım kır çiçeklerini
Hiç birinde yok o doğduğum Arimazın’nın yanı
Akçadağ’ın Başyurt’un suların tadı
Ve çiçeklerin o nefis kokusu

Arimazın’da dedemin büyük dedesinin adını taşıyan
Kurki Pıxe’de oturup
Kartal dağı
Alişüküran ve Kasap Cömert ‘e
Cobanların Türkülerinden yükselen türküleri dinledim
Deste deste kır çiveği topladım
İzledim güneş günü terk ederken saldığı son ışıklarla
yarattığı tabloyu
Ve dağ eteklerinde ki kayalıklara konarak
Günü uğurlayan kuş
Ve kekliklerin çoban kavalına eşlik eden ahengi
Veremez hiçbir müzisyen
Ve hiçbir ressam da tablolarından veremez çocuklara
Bu heyecan dolu güzelliği

Otuz yıldır yasaklandı koyun sürülerine Başyurt (Arimazın)
Kalmadı Akçadağ/ Doğanşehir/
Darende
Ve Elbistan köylerinden Arimazın’a gelen sürüler
Yılkı atlarıyla cirit koşuşturmuyor çayırlarında gençleri
Ve kızları artık

Yasakla birlikte gelmiş Buldozerle birileri,
Sandık sandık dinamit patlatıyor her gün
Fildişi mermer taşını çıkartıp yolluyor başka kıtalara
Yok, oluyor dünyanın hiçbir yerinde olmayan binlerce çeşit bitki
Ve yüzlerce çeşit canlı ve kuş türü
Suskun
Ölüm külü dökülmüş halkın üstüne sanki

Çaresiz izliyorum
Kör ve sağır olaydım yaşamasaydım bu olanları
Çok severim çadır yaşamını
Çocukluğumu, okul tatillerinde
Hep çadırlarda yaşadım Arimazın’da

Bükük belim,
Bağlı kolum artık bir çadırda kuramıyorum
Kani Kalke;de
Kuzular da meleşmiyor Kurki Pıxede
Yok oluyor Akçadağ’ın Başyurt’unda bin bir tür bitki
Ve yüzlerce canlı türü
Müzisyenler / Ressamlar
Doğa bilimcileri de sağır / kolları
Ve dilleri bağlı sanki

Temmuz 2011
Malatya – Yenigün Gazetesi 20 Ağustos 2011